16.07.2008

*



Ne olduğunu bilemediğim bir şey

Bir kelime, bir söz ya da

neye ne fayda sağlar ki

bu cümleye başlasam, başlayamasam.


Esasen hani tek bir şey, belki bir ses iki dudak arası ya da yürek dolusu...



Neyse...


Kablo, çantanın içine bıraktığın gibi, az ötemde kokun, nefes almaya korkar gibi, uzakta gölgen bakamayacakmışım gibi, yıllar öncesinden Before The Rain, sanki izlemeye korkar gibi yapar, benden içerdekiler.


Sanki kapı açılacak gibi, dolacak gibi içeriye senle beraber ne varsa baş edemeyeceğim gibi sanki hiç gitmemişsin gibi sanki giderken bakamadığım sen değilmişsin gibi sanki bunların hiçbiri ben değilmişim gibi sanki biz çok uzaklarda yanında, yanımda, yanımızda simit yiyormuşuz gibi sanki ıslığını duymuyor gibi yapıp, içimden gülüyormuşum gibi bazı zaman hayat, asılsız haberlerin uydurma kahramanları gibi ne kadar muhtaç, ne kadar yalnız, ne kadar zamansızmışız gibi…


Sanki hiç gitmemişsin gibi, gidişini sanki Arnavut kaldırımlara yükleyecekmişim gibi sanki zaman durmuş, dumanı savrulmuş, külü kalmış gibi; esasen, her gün bilmeden, karşı kaldırımlardan yürüyormuşuz gibiydi hayat, hayat bize bunları yaparken yanlarımızda mutlu gibiydi bu iki insan, gerisi lüzumsuzsa söndürülecek kamu duvarlarına ait uyarılardı...


.

Hiç yorum yok: