6.09.2008

.


O manzarayı da terk ediyorum, kuşlar geçiyor; bir balıkçı mıydı sevdiğim diyorum. İçimden ince uçlu misinalar çekiliyor, ağlar onarılıyor. Sen diyorum; sevişemediğim tüm gecelerin yakamozu...


Sonra,

ıslığıma karışıyor rüyalar; kitap aralarında gençlikten kalma notlar,

sırayla atlayıp, basıp geçiyorlar üzerimden...

İşte

yine damarlarımda nüfuz ediyor

sen ve gece, bir de sönük yıldızlar üzerimizde...

Seni içiyorum

kanat çırpıyorum

tuzun üzerimde

arınamıyorum.


Yalnızlığına, çaresizlik ekip, içmeyi beceremediği şu cigaradan bir nefes daha alıyor kurban.


Önce yağmurlar dinmişti, sonra çocuklar, ardından şarkılar sustu, “hep böyle miydi hayat” der gibi bakıyordu, gözlerimin derinine, cevabı bilip de söylememenin tuhaf zaferi yapışmış kollarımı silkeliyordum ki, görmediğiniz ilk paragraftaki silah patladı.


Üzerimden yüzyıllar geçti, uykusuz masallarıma yine aynı kahraman düşmüştü, yine ıssızdı bu masal, yine yeşiller içinde parıldayan o adam...


.


Hiç yorum yok: