14.01.2009


...


Dışarıdan gördüğün gibi miydi?


Tutunamıyor muydu kalbim, düştü. Yazık ona. Serbest sitil yüzmüştük sahil boyu, kim izlemiş bizi camların ardından bilemeden kulaçlar atmıştık, aynı yöne; keşişleme. Bende biliyordum, insan olamadıklarına ahlanıyor biraz da ama bu kimin umurunda?


Umursuyorum. Acılı yüzler asılıyor duvara, bakıyorum. Umursuyorum. Yağmur yağıyor, biraz daha ıslanırken; karışıyoruz toprağa; sen, ben, biz acımızla; omuzlarımızda melekler; nasıl bilirdik bizleri, çocuktu daha! Şeker de yeseydi iyi olacaktı ama olsun, cennetin bahçelerinde, şeker ağaçlarından toplar artık, yüzü kalmış toprakta, acıyor mudur yüzü? Mutsuz gibi görünüyordu karışırken toprağa, acımıyordur şimdi. Acımaz ki çocukların yüzü; acıması için kaç yüz yıl yaşamalı ki insan? Kaç yüz yıl yaşayarak öğrenir ki insan, bir çocuğun yüzü çıkarsa yıkıntıların arasından, acıyıp, acımayacağını... Doğuştan suçlu çocuklar var, üzerinden geçen roketlere merakla bakan; doğuştan suçlu çocuklar var, büyükler kapışırken avuç, avuç toprak için, o bir avuç toprağın altına yaşayamayan yüzlerini hiç anlayamadan koyan.... Mutlu çocuklar var cennetin bahçesinde yalandan koşan...



Sonrası mı?

Hep aynı hikaye, yutanlara, yutturanlara saygılarımızla...





.


Hiç yorum yok: