11.01.2008

Camdan dışarıya bakıyorum, hani olabilecek en romantik hava muhalefeti bari olsaydı, daha iyi olabilirdi her şey diyorum, gülüyorum. Yağmur bile yokken, ben kar tanesi hayal ediyorum, sıcak battaniye altında biz. Sonu gelmeyen hikayeler okuyorum sana, sen dinliyor gibi yapıp, kestiriyorsun, farkındayım tabi, ama seni böyle bile o kadar çok seviyorum ki, inan çok hoşuma gidiyor. Hastayım evet. İnsanın ruhu üşütebilir, ne var bunda.

Ne iyi var diyorum ne de kötü, insan aklından her an her şeyi geçirebiliyor, hani kendimden de biliyorum. Sonra aklımdan utanıp, vicdanımla yüzleştiğim sırada kızaran, bozaran, şekilden, şekle giren onca şey oluyorsun, işte iyi ve kötü orada ayrılıyor, vicdanına kim kulak asmıyorsa biz onlara kötü diyoruz. Diyor muyuz?

Ayağımda kırmızı makosenler var, yazdan mı kalmış nedir, bu mevsime hiç yakışmıyor. Ne çok hikayesi var, dinleyecek takatim yok. Yazın görüşürüz.

Giderken, bana bıraktıklarını unutmadın değil mi? Dönmek için sebep arama diye hatırlatıyorum. Başka, başka niyetler beslemem ben hiç evde. Balığım vardı adı Şaziment, Gülşah koymuştu adını, oysa annesinin adıydı, çok güzel bir balıktı.

Bir zamanlar çok fazla gittiğimi düşünüyorum. Gitmelerimin diyeti kalmakmış, bunu anlıyorum. Ya da anladığımı sanıyorum, işime gelmiyor, yok anlamıyorum. Anlamadan yaşamak, güzel olanı.

Tanrım.
Bir insan, işaret parmağına bu kadar mı yabancılaşır.
Oje mi, sürsem.
Kına mı yaksam.
Kınaya banmak istiyorum, işaret parmağımı.

İyi geceler bilog.


Hiç yorum yok: