27.01.2008



Hani yoktu derdim,

sorun çıkarmak mıydı sona kavuşurken,

seni anlamadan, oturduğun koltuğa mıhlamak mıydı, en doğrusu olan.

Hani bilemedim bende, ne dedim, ne demedim.

İkiye ayrılıyordu ruhum onlara göre,

bana göre olan neydi bilmeden, dinleyemeden kapamaktı bu konuyu en hayırlısı diyerek, başka muhabbetlere.


Oysa bazen söyleyecek sözün yoktur, yaşadığının tatmini o kadar büyüktür ki, susmak kafidir. Anlamayacak olana diyeceğim yok da anladığımla beni benle bırakmayanadır suskunluğum, zira kendimi anlatmayı çok önceleri bırakmıştım, söyleyecek bir tek sözüm yok kendime dair nokta.


Söylediklerimi kaybetmekten korkar oldum dostlar, söylemeden sahipleniyorum. Beni yormayın, artık anlatmaktan yoruldum birazcık anlayış, hepsi bu çok değil. Ya da kabul ediş, bu sancı yankılanırken içimde, sen de büyütme ne olur., sadece kabul et, hepimizin yaptığı gibi, bu kadar zor değildir, saygıyla gelirse kabulleniş, daha iyi hissedeceğim kendimi.


Aklımda asılıydı pek çok şey,

şimdi ne var bundan bile emin değilim,

üzgün müyüm herkesin kendi adına olduğu kadar,

ama şimdi, kopuyorum, susuyorum, sıraladığım onca şey düşüyor birer birer,

sonra söz söylemek ne kadar kolaylaşıyor.


Düşünmeden, tahakkümkar, istenmeden, itercesine.


Savrulur bütün tozlar, geriye ne kalır, ben de bilmem.

İyi geceler bilog.


Kırgınım sadece; sana, bana değen her şeye.

Seviliyorsun. Bu yeter mi?

Küçük bir halkanın içine hapsedilmişim, bundan ne benim, ne de benim haberim olmuş


Niye yazdım, neden yazdım; çok sıkıldım da ondan bilog, sen de olmasan, bir bardak açık çay, çok şekerlisinden içerdim. Geçer miydi bilmiyorum. Bildiklerimi düşününce hiçbir şey bilmediğim sonucunu gururla taşıyormuşum da bunu bile bilmiyormuşum.


Belki şimdi biraz daha Oruç Aruoba iyi gelirdi, e ne duruyorsun?

Helva yapsana...

Peki.

Hayat dediğin böyle bir şey işte bilog.



Hiç yorum yok: