1.03.2008

Durmuyor, konuşuyor, susmuyor, endişeleniyor, yanılgılar içinden bir beni seçiyor, çok seviniyor. Dün gibi zamanlar var, anlamsızlaşıyor, silinip, gidiyor. Dün gibi zamanlar, bugün gibi zamanlarla mukayese edilmeyecek boyutlara taşınıyor. Oysa bugün gibi zamanlar daha acıtıcı olurken, dün gibi zamanlarda neye acıdığımızı düşünmek istememe lüksünü kendimizde görebiliyoruz hem de yersizce ve küstahça yapıyoruz bunu, çektiğimiz acılara saygısızlık mı oluyor. Geçti şimdi dediğinde onca acı nereye saklanmış oluyor. Acımamış mı oluyoruz bunun sonunda, acımak için mi çok didiniyoruz.


Yok bugünlerde hiçbiri değil, hiçbirinden bir öteki, ötekinden de ötekisiydi sanırım. Hani daha önce bahsetmiş miydim, koku ağır tahribat yapabiliyor, o da ne zaman istersem geliyor burnuma, şimdi istemiyorum mesela. Evet acı böyle bir şey oluyor okuyucu, ne zaman ne yapmak istediğinle alakalı her bir şey.


Kaçıncı şahıs durumunda konumlandırılman önemli değil sanırım, bunu belirleyecek olan senken, karşındaki seni nerede görmek isterse istesin, sen istediğin yerdesin hep, bu tamamen seninle ilgili yani, saflık da diyebilir, geçiştirebiliriz, komik bir şey esasen, üçüncü tekil şahıslara yakışır cümleler kuruyorum şimdi, çok gülüyoruz, çoğul kişilerimle.


Yanılgı paylarımdan aldırmak istiyorum, şöyle bir parmak kadar aldırırsam yeterli sanırım, evet yaka kısmından. Yakası bol olunca emanet gibi duruyor, yoksa şöyle dik yakalı bir ceketle bahar mevsimi ne güzel geçer değil mi okuyucu. Sabahtan çok sıcaktı, sonraları serin esmeye başladı, serin esince deniz kokusuyla karışık martıların seslerini de duymaya başlıyorsun, işte ben bu kısmını seviyorum, yani sevdiğim serin kısımlar, dalga sesi ve martı sesi gibi algılansa dahi çoğu şeyi hafif serin bir hava da yapmayı seviyorum. Romantik filmleri düşünsene bir okuyucu, müstakil evinin bahçesinde hafifi esen meltemlerle hışırdayan ay çiçeklerinin enfes dansı gibi mesela, ama bu çok saçma bir filmden kalmış aklımda, bunu düşünme en güzeli, ben yine bir fincan kahvemle uzağa bakan insan kıvamında bir canlıyı oynamak istiyorum, bu filmde çok fazla aksesuar taşımak istemiyorum, çünkü çok romantik olmalıyım, aksesuar takınca olmuyor içimdeki rüküş insanla ben nasıl romantik olabilirim ki, tamam sadece puantiyeli şemsiyemi alabilirim, o zaten gerilim filmlerine de yakışır, öyle bir şemsiye yani, nerede kalmıştık okuyucu bu dik yakalı ceket çok yakıştı bana.

sağ ol.


Anlatacak çok şeyim var ama hiçbir önemi yok.

1 yorum:

etki alanı dedi ki...

Bu okuyucu ne zamandır uğramamış sana...
Meğer özlemiş...
Affolaaaa!
TüTü