2.04.2008

.


Bazı zamanlar geçmiş gibi oluyor; o kadar ki buz gibi oluyor her şey; o kadar soğuk ki; üşüdüğümü bile fark etmiyorum, o derece dondurucu. Bazı zamanlar düşünmeye bile cesaret edemiyorum; o kadar ürkek oluyor ki bazı zamanlarım; düşünüp canımı yakmaktan korkuyorum. Bazı zamanlar, içime sığdıramıyorum, çoğu zamanlarım böyle esasen, çoğu zamanlar benden taşanları taşımakla, oradan oraya sürüklemekle geçiriyorum; esasen ben bunu hep yapıyorum. Bazı zamanlar, eksiliyorum; esasen hep eksiğim; bir yerim aylar öncesinde kaldı, zaman ilerledikçe bırakıyorum bir yerlerimi; iz olurlar mı ardımda diyorum, ardımdan kimler örtüyor izlerimi bilmiyorum. Sonra bugünüme geliyorum, her sabah çoğaldığımı düşünerek uyanıyorum, her sabah bir öncekinden daha eksik olduğumu gün bittiğinde anlıyorum. Ne kendime, ne ona kavuşabiliyorum; çiğ yağıyor üzerimize, bize ağlıyorum. Örtmedi bu yeşillikte üzerimizi, açık kaldı her kapı, beklenen varsa hep açık kalırmış kapılar, bahar süzüldü içeriye, beni tazeledi, yıldızım parladı, örtülerimi çiçekledi, sınırlarımı çizdi, çıkamıyorum şimdi çizgilerden dışarıya, hep yürüyorum oysa, eski günleri geçerek gidiyorum, geliyorum bugüne, sonsuza kadar yürümek istiyorum. Sonsuz bugün oysa, geçip, gidiyor her şey, ben oturup sonsuzluğuma ağlıyorum, neye ağladığımı unutmuş gibi yaparak, tuzuma tuz katarak ağlıyorum. Bu baharda yalanmış, bu baharda ne acıymış, çiçeklere el sallıyorum, gidiyorum artık diyorum. Duyuyor gibi yapıyorlar, başlarını çeviriyorlar yine güneşe, ben beni görmeyen kim varsa el sallıyorum.


Bu bir rüyaysa uyandırın beni, eğer değilse kimse ellemesin, buysa olan, biten; değmesin kimse acıma.


Karanlığın kıyısında toplanmış insanlar, sesler artıyor, dualar yükseliyor, al beni yanına diyorum, koru beni diyorum, aklımı koru diyorum, sana sığınıyorum, al ne olur beni yanına diyorum, acıyorum.


!


kavuşamadım bize, ulaşamadım; kaç adım daha, çok yoruldum.

Hiç yorum yok: