5.04.2008

.


Günün belli, belirsiz saatleri; sandallar bırakılmış sahilin belirli, belirsiz yerlerine, kumlar bir iniyor, bir çıkıyor; belirli, belirsiz her şey. Ne varsa belirli, belirsiz; sonra acıkıyorum, bir kase çorba isteğim belirli, belirsiz; sonra unutuyorum, geçiyor belirsizce.


Başım ağrıyor, belli etmiyor; o kadar saçma müzikler dinliyorum ki, bir şeyler duymak istediğimden olabilir belirsizce, dikkatli dinlediğimde gülüyorum kendime belirliyorum bu gülüşümü, bir daha gülmemek üzere.


Sonra günün en belirsiz saati melankolik hallerim çıkageliyor; görmezlikten geliyorum. Köşeye oturuyorlar, hiç kalkacak gibi değiller, havanın kapalı olmasını fırsat bilen belirsiz zamanlar sayıyorum şimdi, geçip gitse her şey, bir de cevap gelse, sıcacık bir çorba ne güzel olurdu şimdi değil mi?


!




Buraya tıkladığında, dünyadaki tüm aç çocukları doyuruyor birileri, tıkladığında doyuruyor.
Tıklamadan doyuran kimse yok, tıklamadan düşünen kimse yok bu çocukları.


Hiç yorum yok: