30.05.2008



*




Tıkandığımı düşünüyorum, bazı zaman sıradanlığın sokaklarını turlarken; foto kritikteki onca favori fotoğrafçımın eklediği fotoğrafların bir tanesine bile bakmıyorum, çok mu umurlarındaydı sanki, benim de fotoğraflarıma bakmayan onca insanı düşününce ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum, o kadar güzeller ki kimse görmesin istiyorum bazen....



Bazen de ne kadar çok fikrim var diyorum, inan bana bilog, o kadar çok fikrim var ki bu fikirler ne zaman oluştu , neden bunca zaman içimde beklediler ya da sen bir şey sorduğunda satırlarım neden bu kadar uzuyor, sana mı garezim var, yoksa ben çekik gözlülerin yaptığı korku filmlerinden hep korkmuşumdur.


Yine zaman duruyor ve başlıyor adam şarkısını mırıldanmaya...


Günler geçiyor, belkide haftalar, takvimin hiçbir anlamı kalmıyor, duvardaki boşluğu hariç, sonra kır çiçekleri, parlayan yıldızlar, filmler, müzikler, okunmaya adanmış satırlar, tuşlanamayan numaralar, sorular, beklentiler, hüznün gözlerdeki buğusu, bir de sesin, arkadaş sohbetini bile kıskanabileceğimi düşünemediğim onca güzel paylaşımlar, güzel bir Cuma, huzurlu bir dönüş, iç baklanın yanındaki enginar, şişenin dibindeki hayaller, ne zaman akar ki bu hayat, ne zaman gelir bu beklenenler, yanında niceleriyle beraber?


Sana soruyorum bilog?
Hiç duyuyor mu bak.



Her şey, her şey bu kadar güzel olmak zorunda mıydı? Her şey gözlerine baktığımda başlamıştı, kaç mevsim konaklayabilirdim ki diye bakamadığım; bakamadıkça, kuytularında uyandığım; bakamadıkça sana, bildikçe nasıl baktığını bana, gözlerinin içindeki bana yıldızlar serpiştirdim.


Sonra hiç düşünmedim, nasıl parlıyordum gözlerinde; sonra hiç düşünmedim, söylenmeyen neler var diye; sonra hiç merak etmedim, daha kaç mevsim açardı gelincikler diye; sonra diyemediklerimi götürdün, şimdi uzun zamanlar önceymiş gibi, şimdi yaşanılan hep yanı başımdaymış gibi, şimdi yüzyıllardır senmiş gibi kokuyordu bu odanın içi...


Neyse, benim de çok uykum var, uyuyamadığım geceler batıyor gözüme, daha neler, neler... Sen varmışsın gibi odamda, yanı başımda izlediğim filmler, göz attığım satırlar, uyuduğum kitaplar ama düşündüğüm hep sen, her şeylerin ötesinde, yanında olabildiğim ne varsa bir de ben...



Cüretkar oluyor bazen burada havalar, soluğumun sesi gibi, usulca ama heyecanlı, ya da bir şehrin piyano tuşlarıymış karşıdan yansıyan, rengarenk uzayıp giden, yakaladığımız her renk, başka bir sesmiş de biz daha güzel kılmışız bu akşamı diye, bundan eşlik etmiş yakamozlar bize gibi ya da ne varsa güzel olan sebebi bizmişiz gibi; buralarda zaman, hâlâ bıraktığın gibi....







*


1 yorum:

Elif Bozkurt dedi ki...

sözler gelir,
sözler gider..
kalan ne?
ben de bilmiyorum..