16.06.2008

.








Haziran hafif bulutlu, ılık rüzgarlı hatta yağmurlu geçse de bendeki hüznü yansıtacak, Kasım ayının yolunu beklemekte bu blog sahibesi, denizden esen rüzgarlara, güneş yağının aromatik kokusu eşlik etmekte, çok faktörlü güneş sütlerinin koruması altına alınan onca siluet salınmakta sahillerde...




Oysa bilmezler ki, Kasım gelir, ruhum şenlenir, serin esen rüzgara eşlik eden eğik güneş ışınları sahilin yalnızlığından, yalnızlıklar çıkarır. İki elin arkada, bata çıka dolanırsın botlarınla sahilde, nasıl hüzün sarar atmosferi, tuzu da beni. Kumların arasına gömülen her bir adım, nerelerden gelir, kimse düşünmez, kimse bilmez, kimse görmez...




Kasımpatıların kuru sarısı eser saçlarımda, sen içimde kanat çırparsın, rüzgar eser, kokun gelir; sızlar bu yürek, kendinden seni, seni kendinden çıkarır, yapamaz; oturup ağlar yalnızlığına, susar bu yürek, salınır şimdi yalnız semalarda, yükseklerde soğuk rüzgarlar, ipimin ucunda sen, ben güvenli, usul usul, krokisini çıkarırım hayatın, yüreğimin ortasından nehirler geçer, sen kanat çırparsın, ben kendi semasında, sen kendi diyarlarında uçlarımıza bağlı ipleri çekiştirip, durur;



Yeter mi şimdiler, bu maviler, bu kanatlar, bu sesler, bu güzellikler, bu süt kokusu, belki de vanilya, bilemiyorum. Tek bildiğim; iki tepe arası yalnızlığım konuk olur bu satırlara, sen konaklarsın semalarında, ben uçarım kollarında, uçlarım değer uçlarına, saçlarımın kokusu akasyalar, bende tuzu azaltılmış melankoli, açarım her Kasım avuçlarında...



..



Hiç yorum yok: