19.06.2008



.


Yalnız mevsimlerin kavurucu ayazı dökülüyor gölgemden...




İçimden kuşlar göçtü, sıcak mevsimlerin özentisi bu çırpınışlar, gerisi gölgemdeki vakurluğumun, ifadesizliğime sığamamasından mı kaynaklanıyordu? Kaç kanat geçti, kaç kuş göçtü, kaç orman yandı, kaç çocuk ağladı, kaç sayfa temize çekildi, kaçlardan kaç çıktı bu bahar; ben hiç bilemez oldum.




İçime sığmayanları döküyorum, avucuma kınalar yakıyorum, nefesimi tutuyorum, inciler takıyorum, deniz kabukları topluyorum, müzik dinlemeyi bırakalı çok oldu, yalanlar söylüyorum kendime, gülüyorum, uyduruyorum, hayatın en güzel yerinde, neden hala nefes aldığıma dair saçma sapan nedenler sıralıyorum, boğazımdan asılan onca şeyi iteliyorum, öteliyorum, birileri gelip geçiyor, hayata onların gözünden bakmak istiyorum, tutunma coşkusunu yitirmek istemiyorum, sıradanlaşırken, ufalıyorum, imlasızlaşıyorum, eğrelti cümlelerime gizli özneler olup, eyleme sorulan her sorunun cevabından muaf tutuluyorum, ceplerimde taşlar, bir bir atıyorum karşı kıyıya, kına kokuyor avuçlarım, yüzüme kına yakmak istiyorum, dönüşü olmayan yolculuklar özlemi bu diyorum, gülüyorum, yok böyle şeyler diyorum, sadece sıkılıyorum, sıkıntıma kelimeler dikip, imgeler ütülüyorum, gezmeye götürüyorum, çiçekler açıyor, çimlere ayrık otları saldırıyor, denizin üzeri buhar, buharın altı kahkaha, karşıdan karşıya geçiyorum, geçerken yanımdan geçen insanın gözünde kendimi görüyorum, parlıyor saçlarım, dün istediğim ne çok şey vardı, bugün hiç önemi yok gibi, şimdi gelsen, canım konuşmak dahi istemiyor, dahi anlamındaki -da yı vuruyorum, her sorun çözülüyor.




Geçtiğim yolları boyuyor ayakkabılarım, Gökkuşağı izi bırakıyor parmak uçlarım, gökyüzünü boyuyorum, ben bugün çok sıkılıyorum, bugün beni boğuyorlar, yarın kurşuna dizecekler, sonraki gün diriltip yiyecekler, daha sonraki gün, ipe dizip kurutacaklar, daha sonraki gün içimi boşaltıp, duvara asacaklar, bugün ben çok ölüyorum. Yarın görüşmek üzere...



...



Hiç yorum yok: