3.07.2008



*o*



Soğuktu hava, esasen değildi, ben üşüyor gibi yapıp, olayı dramatize ediyordum. Karşıdan emin ve kavruk adımlarla süzülen kişiye bakamazken, ellerimi kavuşturmuş, hofff efektini verirken buhar çıkması için dualar ediyordum, esasen bu havaya yakışabilecek en iyi tiripal enfeksiyona kapıldığımı düşünmesi, bir sıcak limonata içmemiz için gerekçelerin en başında da olabilirdi.

Dedim ya henüz hiçbir fikrim yoktu.


Yaklaştı.

Üşümeye çalışan ellerime bakıp, yumukluklarına güldüğünü gördüm, görmemiş gibi yaparak, en kemikli tarafından sıktım elini, sonra kendime doğru çekip, öptüm dudaklarından. Yazdan kalma böğürtlen tadı vardı ya da değildi, tamamen yazdan kalma bir meyveydi ama artık her meyvenin turfandasının olması, konuyu şimdiden dağıtmak için yeterliydi.


Dağılın.


-Merhaba, ben Hasan (diyebildi)

Merhaba, ben koala (neden bu yazar başıma tire koymuyor, açıkta kaldım, maymun gibi, adının Hasan olduğuna inanmıyorum, kimliğini istesem ne düşünür ki olmadı savcılıktan iyi hal kağıdı da olur)

-Nasılsın?

Şimdilik iyi gibiyim. Üşüdüm biraz. Ne güzel adın var. Daha önce hiç duymamışım. Manası nedir?
(çok saçmaladım ya yine)

-Bilmem ki.

İyi bişi olsa gerek, yoksa neden koysunlar değil mi?

-Koala nedir?

Bildiğin hayvan.

-İyimiş.

Sağol. İlaçlı bir içki var, alır mısın?

-Alırım.

Bende sağ ol.

-Şimdi çok işim var. Açtığım pencerelerden sana bakarım olmaz mı?

Hıh. Çok da umurumda, bakma bana.



... içinden ... deyip, uzaklaşır kız, elleri cidden üşümüştür, içinde hoh yapacak tek bir buhar tanesine muhtaç adımlarken yalnızlığını, kaldırımlardan, kaldırım beğenir, düşüp bu kış ölmek için.






.





Hiç yorum yok: