25.08.2008




Uzun zaman geçmiş gibi üzerinden, bu kadar zaman geçtiğinden ya da öyle geldiğinden olsa gerek ki hiçbir şey yazamıyor gibi yapıyorum. Esasen yapamadığım ya da yaptığım hiçbir şeyde sorumluluk hissetmemeye başladım. Bu kötü bir durum mu bilmiyorum da bazı zaman sanırım rahatlık veriyor, o kadar acayip bir şey ki bu açıklanacak hiçbir durum şu an içinde bulunduğum durumdan daha mükemmel olamaz, mükemmel bir kötülük hissi yayılıyor, yayıldıkça, ruhuma çullanıyor ve bu mükemmellik ruhumu ele geçiriyor.


Biraz önce bir fotoğraf görmüştüm, inan nasıl kıskandım, sonra daha iyisini çekebilecek olduğumu hatırladım, bunu hatırlamak bile soğuk duş etkisi yaratmaya yeterli oldu; ruhumda bir ürperti var, insanlar ne çok konuşuyor, ruhumun tüyleri dikenli bir salon bitkisine dönüşüyor, bu insanlar ne çok konuşuyor, insanların olmadığı bir yere gidiyorum, güzel bir tenhalığa bütün kalabalığımı bırakıp, geri dönülmeyen yollardan uçarak geleceğim.


Sonra o koku gitmiyor burnumdan, sabahtan beri ağrıyan başıma eş değer bir koku hissi ruhumu zorluyor, onlarca insan yükleniyor gibi ruhumun kapılarına, içerde ürkekçe bekleyip de hiçbir şey elinden gelmeyen ufak bir prensesmişim de hiç haberim olmamış, Mucizelere inanıyorum diyorum ya evet mucizeler var, ki bazen gözlerini kapadığında ne kadar huzurlu olduğunu hissedebiliyorsan mucizenin kapısından girmiş bulunmaktasın okuyucu, yok hala hissedemiyorsan yapabileceklerimiz, ense kökünün altındaki şalteri indirmekten başka bir şey değil, olmadı gözlerini kapamayı dene, hafif bir rüzgar yalasın geçsin yüzünden, hatta kıskansın o rüzgar da kovalasın dursun seni, her gözünü kapadığında yalamak için yüzünü, bilmiyorum işte bugünlerde hayat biraz öyle, biraz böyle geçip, gidiyor.


Geçip, gitmese dahi ben geçmesini bekliyorum. İnsan görmek istemiyorum bir süre, birden görünmez olsa herkes, kalsam yeryüzünde tek başıma, inan hiç canım sıkılmazdı, Stephan King in romanlarında buna benzer şeyler çok olduğundan en sevdiğim kitaplar onun kitapları, ben elle tutulur hiçbir şeyden hoşlanmıyorum, elimde tutamayacağım ne varsa peşinden uçuyorum.


Çok yazdım, ne diyecektim, neler dedim...

Sıkıştığımı hissettiğim zamanlarda, ona kadar sayıyorum içimden, geçmiyor, saymıyorum. Sıkıştığımı hissettiğim zamanlarda, gökyüzünde uçtuğumu hissediyorum, ıslanıyorum, yağıyorum, buharlaşıp, yok oluyorum. Sıkıştığımı hissettiğim zamanlarda bir vermidon içiyorum, midem yanıyor.


İşte hayat böyle bir şey, çok düşünmemek gerek bilog zira ben de öyle yapıyorum. Hepinizi ayrı ayrı kucaklarken, seni hala çok seviyorum.


Üzgünüm.


Sadece varlığın bile bir mucizeydi diyorum ve gözlerimi kapıyorum mucizelere, bir daha mucize istemiyorum hayatımda. Uçtuğum her günü uçlarına kitliyorum, anahtarı denize atıyorum, seni de oraya hapsediyorum.



Hiç yorum yok: