4.09.2008

*


Şahsına münhasırdı....


aklımın içinde dolanan onca şeyi sıralamam gerektiğini düşünürken, aklımın arka taraflarında, denize yakın bir bankta oturan adam dikkatimi çekmişti; daha da dikkatli baktığımda, elinde tuttuğu mecmuayı saldırmak istercesine okuduğunu gördüm.


Neler oluyordu aklımın içinde...


Adamın teki; benden habersiz, en güzel manzaralı bankımda oturup yasemin çiçeği kokuları eşliğinde; keyfine, keyif katıyor ve ben dahil, kainatın dahi diyebilecek tek bir sözü bulunmuyordu.


Sayfayı çevirmeden önce gülse keşke diye içimden geçirdim.


Ve...


Yeryüzünde şimdiye değin görülmemiş bir yakamozla gülümsüyordu adam. Olduğum yerde kalakalmıştım; yakamoz gülüşlü adam, bank, yasemin kokusu ve ben, hepimiz olduğumuz yerde kalakalmıştık. Sadece yakamoz gülüşlü adamın bundan haberi yoktu....


Saatlerdir aklımın içinde, yakamoz gülüşlü adamı izliyordum. Neyse ki martılarda gecikmemişlerdi, en güzel manzaraların misafir oyuncuları, neşe içinde kafamın içinde kanat çırpıyorlardı.


Ne çok kıskandım o adamı, onun yerinde olmak için neler vermezdim. (Henüz bunu düşünmemiştim.)


.

Hiç yorum yok: