17.11.2008

*

Kaçar gibi; senden, ötenden, berinden, güzellerinden; sayfalar dolusu kaçmak gibi şimdi her satır; göz bebeklerime değen her neme yön veriiyor sanki kelimeler; kitap,yastık üssü; menzilinde, ben; satır aralarım sen…



Tutunmak istiyor belki de kadın, şimdiye dair bilebildiği tek şeyi bu gibi; bırakırken kendisini, tutan eli hissetmek istiyor; kadifenin kozasında sanki ipeği; lakin nafile dokunuşlar, belki de iç çekişler; yumuşaklığında, olmadığınca sarı ışığın…




Yakıştıramıyor belki de adama; olmayacağı baştan belli anlaşmanın, huzursuz taraflığını da üstlenmiyor kadın; olduğunca kilitli istekleri, anahtarı yakamozun pırıltısında yüzyıllardır kayıp antik şehir; adamın o içtenlikleri, ilk anlatışım dediği özel yerleri değiyor bildiklerine ya da yaşanmışlık kokan her şeye; adama yakıştıramıyor kadın, elinin sıcaklığını, tutamıyor eliyle; o istediği kadınlar gibi değil belki de kadın ya da ne istediğini biliyor mu adam? Eskinin bin pişmanlığı belki, belki de söylemesi hep en kolay olan miş li geçmişlerin, şimdiki zamanına yenik düşen birinci tekil yalnızlığı kadında ya da hep aynı tek düzelik; düşünceli, buruk, hafif acı kabullenir görünüp de olması gerekenin payıyla mutlu olabileni…



Kadın biliyor çünkü; hayat usulca akıp geçiyor , bulduğu her aralıktan, kaçarcasına uzaklaşırken, zorlamıyor artık kadın, ne hayatı ne de kendisini; ne yaparsan yap, ne istersen iste; kanata, acıta, güldüre, avazı çıktığınca geçip, gidiyor; değişen tek şey belki de hücreler diyor, gülümsüyor...



Kadının içinde yaşattığı; umursamak ya da umursamamakta değil, yoksunluğu karşısında duyduğu eski acıları da unutmuş gibi kadın, neyin ne olduğunu düşünmeden, yaşamak gibi hayatı diyebiliyor cılız bir sesle, sadece kabullenebilmekte iş diyor; susuyor.



Çıkamadığında içindeki merdivenleri, aralık gibi duran orta da ki basamakta soluklandığında, ciğerini tutuştururken soluğuyla; acıtarak veriyor nefesini; bundan sonra konuşsam ne olacak ki diyor kadın. Konuşsam neye yarar...



Hiçbir şey anlatmak istemiyor artık kadın, olanla yetiniyor; yetinebilmek belki de buydu diyor içinden, adama dair hiçbir merakı da yok kadının; adam ufak coşkularına yenik düşüp de anlatırsa bir şeyler dinliyor gibi yapıp, susuyor, en fazla yaptığı ise biraz gülümsemek; oysa nefesi her değdiğinde yüzüme, diye başlıyor kadın; soluğu dolaşıyordu damarlarımda, içerilerimde, ciğerlerimde, yetebilmek bugünlerde bunun gibi bir şeydi diyor; gerisi, hep biraz fazla…




vazgeçmişliğin arifesindeymiş, şimdi düşüşler...



.



1 yorum:

canephora dedi ki...

oysa nefesi her değdiğinde yüzüme soluğu dolaşıyordu tenimde...bukadarmı ban ait olur ya asu bu cümleler...sağtarafım gibisin...hayatın gerisi hep biras fazla zaten bize...az kaldı kanyak kahveye(((=