14.12.2008





Kanyağın; gırtlağımdan, yakarak aşağıya kadar indiğini nasıl hissediyorsam, seni de öyle hissedebiliyorum. Kavurucu bir yalnızlık olsa gerek, diyor birisi. Bir diğerini umursamıyorum, hepsi aynı ağızdan bağırıyor. Duymuyorum.




Yağmurun sesi ve bir başkasının kendi hayatını nasıl dillendirdiği daha mühim şimdi. Gerisi hiç umurumda değil.




Bu şarkı beni cidden sarhoş ediyor ve annemin reçel yapması kadar beni çocukça mutlu eden başka bir şey yok. Beklentilerimden dolayı mutsuzlaştığımı bilip ve bunu ortadan kaldırmak için hiçbir girişimde bulunmayan birisiyim. Her sabah aldığı kararları unutup, hiçbir şey yokmuş gibi bir saflıkla kapıdan çıkıp, işime gidebiliyorum. Cidden otuzumu geçiyor muyum?




Modern zamanlarımızın, ilkel ayinleri ya da törenlerinde vardır maskeler değil mi? Düğünlerde, cenazelerde metazori birlikteliklerin yüz mimikleri üzerinde etkilerini tartışmak istiyorum. Hahha! Yok böyle bir şey. Nerden de aklıma geldi bilmiyorum lakin geldi.




İnanışlar, aldanışlar, yorumlamalar, nasıl istersen öyle görmeler; bunu ben dahi yapıyorum, ortada hiçbir şey yokken, varmış gibi görüp, hissedebiliyorum; bu durumda gerçeklik kendini zaten imha etmiş oluyor. İki taraf içinde gerçek adlandırılamıyor. Arkadaş yahut dost ya da bir başka paylaşım, her ne ise; beklentili olunca, anlaşılamayınca anlatılanlar, kendiliğinden çıkıp, gidiyor zaten. Sadece bunu fark ettiğinde hissettiğin salaklık baki… mihihhi! Komik ya!




Hiç yorum yok: