31.03.2009






...


Bana en yakın sendin, ondan seni seçtim.



Zaman geçtikçe, insan davranışlarını psikoloji bilimine bırakmak; ne huzur verici bir eylem tanrım.



Yüzümü yıkadıktan sonra havluda kuru bir yer arıyorum, bulamıyorum. Lavabonun önünde bir süre anlamsız, şiş gözlerle duruyorum, sonra yüzüm zaten kurumuş oluyor. Gözlerim şişken, akvaryumdan bakıyormuşum gibi oluyor. Eğleniyor, su kabarcıkları çıkarıyorum. İşlek bir caddeye bakan tek pencereli odada sabahtan, akşama geçen insanları izliyorum, zaman nasıl geçiyor anlamıyorum, herkes telaşlı, kalabalık, coşkulu, sahtekar, endişeli,meraklı ve saldırgan gibi... Uzunca bir şey düşündüğümde yabancılaşmak hissi hep bu kadar olağan mıdır? Sonrasında hiçbir anlamı kalmıyor, yitiyor; ne düşündüğümden uzakta anlamsızlığımla boğuşuyorum. Sonra yine insanlar geçiyor, el sallıyorum. Perdeler kirlenmiş, camı da silmek gerek...



Uzaklaşıyor insanlar, ülkede seçim yapılmış, anlamsız bir oyunun kurbanı herkes, kimse farkında değil; inandığını savunuyor sadece, sonrası peki? Endişeleniyorum, sonrasında sevdiklerime sarılıyorum, cidden gerisi yalan oluyor. Sonrasında gülüyorum; kocaman adamlar, kadınlar; kocaman aydınlar olmuşlar, kendi fikirleriymiş gibi savundukları şeye nasıl inanmışlar, nasıl bu kadar körleşip, nasıl bu kadar anlamsız onca kelimeyi yan yana getirmişler; sonrasındaysa Güney Afrika modeli olmuşuz, sonra da Apo, Mandela ya dönüşüvermiş, sonrasındaysa meşrulaşmış zihinlerde yeni fikirler renklenmiş... Aydınları olmuş bu ülkenin hainleri, birileri de dinleyen akıllı çocukları...




Bu karanlığı aydınlık sanmış kimileri de, alaca karanlığa alışmış gözleri; ülkenin deniz sever Kemalistleri....





.


Hiç yorum yok: