31.03.2009



.


Hiçbir şey yapmadan oturduğum gecelerden birindeydi, verdana açık kalmış, yazık olmasın diye içimden geçirirken; az önce uyumak için odama çıktığımı, ne çabuk unutmuştum. Oysa unutuyor gibi yapardım, doğamda unutmak diye bir şey yoktu.



Günümüzde uyumayı unutmak, insanı acıtmıyordu. Unutulması gerekenlerin yanında bunu unutabilmiş olmak bile şükredilecek mucizevi bir hadiseye bürünüyordu… TDK olay



Mucizevi olaylar olmuyordu, güneş doğuyordu, güneş batıyordu, insanoğlu düşünebiliyordu; -e bilmek geçmişimizden bizi takip ediyordu.



Küçükken operaya gittiğimi ve ağladığımı hatırlıyorum, şarkı söyleyecekler diye beni yatıştırmaya çalışan öğretmenime anlamsızca bakıp, ama bağırıyorlar, çok korkuyorum demiştim. Operaya giden sevgilime önce “adam şişman mıydı” diye sordum, sonrasındaysa “ne giymişlerdi” diye sordum. Hafızama kazınan, talihsiz olaylar silsilesine yakalanmıştım ki, uyumayı o arada unutmuş olabilmek, yapabileceğim en akılsızca şeylerden biriydi.



En güzeli; hepsi rüyaymış gibi hareket etmekti, sabaha hiçbir şeyin kalmayacağını bilmekse, en hafif hasarla atlatılabilecek bir gecenin, sabah kırlangıçlarıydı…



Mastar eklerimi cebimde taşıyorum, ne kadar arıza yaratıyorlar ruhumda, şu raporu hazırlamalıyım, sonrasındaysa mışıl bir gece…




!







Hiç yorum yok: