17.01.2008

(...) ki sen de biliyorsun, aradığında bütün galaksiler benim oluyor.(...)


o caddeyi geçiyordum, kulağıma daha önce hiç duymadığım bir şarkı çalındı ya da çalınır gibi yaptı. Gibi olan şeylere olan tahammülsüzlüğümden dolayıydı; sıyırdım kendimi kaldırımın üzerinden, attım her şeyi bir kenara, gibiler olmadan devam ettim yürümeye.


Artık daha sakin kasaba, martılar aynı iskelede yine bekleşiyorlar, meydandaki en büyük ağacın altındaki kır kahvesinde bildik yerel sohbet hayretlere karışıyor, kim ölmüş, kim hastalanmış, o ne almış, bu ne yapmış, gündemin ilk sıralarında.


Bittikten sonraki sessizlik var bu kasabalarda, bu sessizliğe çekirdek sesleri karışır, sahilde bir iki yaşlı keyifle hayatlarının özetini geçerler, gülümseyerek. Bense kasede kalmış sarı leblebilere bakarım, neden hep siz kalırsınız sona diyerek. Bir çay daha isterim, çayla daha güzel oluyorsunuz derim, gülerim bir de, sanki çok önemli bir şey söylüyormuşum gibi, hayat akar gider bilog.


-Sana da olur mu?

-Ne olur mu?

-Yürürsün, yürürsün yanından geçenler silikleşir, uğultular başlar, binalar üzerine çullanır, panikleyerek kaçmak istersin, sonra bunun sanrı olduğunu düşünüp, adımlarını sıklaştırırsın,belkide sorun bu mahallede dersin, bunu her geçtiğimde yapıyor.

-Yok bana olmaz böyle şeyler.

-Bana da olmaz.

-Neden anlattın o zaman.

-Uydurdum sadece.


(...) ki sen de biliyorsun, aradığında galaksinin içinde ne kadar bahar varsa hepsi benim olur.(...)


Hiç yorum yok: