6.06.2008

23

(...)


Aynıydı şimdi zamanlar, rüyaymış. Uyandım.

...



Günler kovalarken, günleri; bekliyormuş yine kovuğunda; hayalleri, satırları, melodileri ve dökülenleriyle; gerisini düşünmek için zaman vermiş kendisine; şu zaman da düşüneceksin diye koşullamış kendisini, o zaman geldiğinde güçlü olmayı dilemiş, belki de unutabilmeyi gelecek zamanı, zamanı geldiğinde olmamayı, belki de silinmeyi...



Ve bazı zaman, her şeyi bilen sizleri çağırmak istiyorum, her şeyi bilen insanları, gelip dindirsinler istiyorum, geçerken bıraktığın yükleri alsınlar, gerisini sormasınlar ki şayet tekrar dünyaya gelmek gibi bir gaflette bulunur ise bu ruh, önce hayal gücümü aldıracağım, sonra gölgelerin gücünü, sonra sinirlerimi, sonra melankolimi, sonra da kokunu aldıracağım...


Diğer tarafıysa masamın üzeri gereksiz kalabalıklar, çok iş var havası katmış uşak bu masaya, baktıkça korkuyor insan, bakamadıklarınaysa unutmuş gibi yapıyor, kandırıyor o güzel beynini, sonra gözlerini, dökülmek için açmak zorunda kaldığı bilgisayarına en iyi niyetlerini sunup, dökülüp, yine kapatıyor ve temennilerini sunuyor hayata, iyi dileklerini, mutlu insanları, cam kırıklarını, sesleri, bulutları, diyemediklerini, hapsettiklerini, en güzel mevsimiydi diyor gözlerinde ışıldarken yakamozlar, keşke bu kadar kısa sürmeseydi bu mevsimler...


Kapalı şimdi hava biraz, Özge'yi özledim, telaşlı sorunlarına kahkahalar karıştırsak yine, en sona beni saklasak, dökülünce ben; tuzlu çubuk krakerlerimizi çıkarıp, çayımıza bansak, geçer deyip, deyip; geçirebildiklerimize bakıp kendimizle gururlansak, ne boş bu hayat ya!


Görünmek için yağmuru beklermiş, bazı ruhlar; acısı için de parmak uçlarını...





(...)


Hiç yorum yok: