12.06.2008

.


Kasaba özlemi taşıyan kocaman insanlar olmak dışında, hep gidilecek yerlerin peşi sıra hayallerine düşmek mutlu ediyordu bizleri, belki de görmek istediğim buydu, henüz bunu düşünmedim.

Uzun zamanlar öncesinden iyi yürekli bir adam tanımıştım, bu iyi yürekli adamın, iyiliğinden olsa gerek, kocaman olmuştu yüreği, iyi yürekli insanların, yürekleri kocaman olurmuş, mesela benim sol yumruğum inan o kadar küçük ki, ama yüreğimin vesikalık fotoğrafını daha yeni çektirdim, o kadar büyük ki inanamazsın, inan ben de inanamadım. Sonra inan bana, aklımdan geçenlerle, yüreğimden geçenler ters yöne gidiyorlardı, hangisinin peşinden koşacağımı bilemedim, ortalarında durdum, üzerimden tren geçmesi için dualar ettim, parmaklarıma kınalar yaktım, gömleğinin düğmesini diktim, ocağın altını kapattım, kediyi besledim, maillerimi okudum, geceleri beyaza boyadım, deli gömleğimi ütüledim, eldivenlerimi giydim, terastan balık tuttum, serçe parmağımın tırnağını yedim, nevresimleri değiştirdim, tropikal çiçek kokuları sürdüm, saçlarıma papatya ektim, yüreğime de gelincikler…

Kiraz mevsimi geçti, rüzgâr savurdu ne varsa, ben Tepecik Köyü’nü düşündüm. Esasen ben bugün hep bunu düşündüm, çekip, gidebilmemin ne kadar kolay olduğunu düşündüm, sürükleyeceğim insanların olmaması ne kadar güzel dedim, o kadar çok şey düşündüm ki burnum kanadı, bir kasabanın delisi olma özlemi taşıdığımı, yeni öğrendim. Delilerin yapabileceklerinin meşrulaştığı beyinlere hükmetmek istediğimi ise çok küçükken öğrenmiştim. O zamanlar aklımdan deli olmak geçmiyordu, çünkü çok küçüktüm, deli olamayacak kadar küçüktüm, çünkü her şey mubah dönemlerdi, küçüklük dönemleriydi, büyüyünce delirmek istedikçe, acıdığımı anladım. Sonra ne olursam olayım, istersen dünyanın en güzel kadını ya da en akıllı kadını olayım, bunların sensiz neler ifade ettiğini bulamadım ve aramayacağımı da öğrendim, aynı gelmeyeceğini öğrendiğim gibi…


Ve hamallık yaparken ağırlaşan bedenini, vizörden bakarken iyileştiren; iyileşirken,


iyi eden kocaman bir yürek çırpınır içimde de ben hiç anlatamam…

Nohut ve fasulyeden bir abaküsüm vardı
hesabını hâlâ verebilmiş değilim hayata
iyi şiir okurdum ama iyi resim yapardım
eyvah dediler bu çocuk adam olmaz
yazık oldu çantaya
cevizdendi inegöl işiydi...


Ahmet Uluçay

Ve bir şair düşer önce kaldırıma, sonra da kalbime; içim acır, utanır insanlığından…

adi bir etiketi yamayarak üstüne
boyna genişliyen bir orospu gibi
genişledikçe küçülen bir orospu gibi
aşksızlığım küçültüyor beni
korkum ve çirkinliğim utandırıyor beni
gecikilmiş bir aşkı yaşamıya
cinayet tek kurtuluşsa bir yanlışlıktan
önce acıya direnmesini öğrenmeliyim
eskitilmiş bir kurşunla kaplıyorum yüreğimi
acıya ve aşka hazırlıyorum
 
ARKADAŞ ZEKAİ ÖZGER


...
 

Hiç yorum yok: