7.11.2008

Bugün musiki de dinlememişim Ziya; zira sokaklar da ıssızlık söz konusu; kuşlar hep bildiğin ağaçlarda, kimisi uçuyor, kimisi ardından gizlice bakıyor, kimisi düşüyor, kediler aç ve susuz, yerden kaldırıp kuşları seviyorlar ağız dolusu.


Sonra çocuklar işte hep aynı, kimisi kirli, kimisi pak koşturuyorlar avaz, avaz; Memduh Bey tarihi geçmiş sütleri veriyor, kadınlar geri iadesinde; gölgeler bu mevsim daha da uzuyor değil mi? Bilimsel yatık düşen gün ışıkları; bilim keza insanı hiç yormuyor moncher; yoran başka başka şeyler var bu hayatta; kafamızın içinde onca düşünce zıplarken, hangisini yakaladığınla ilintilenmiyordu da, bir gazete derken; ne okuyacağını bilememekti asıl olan lakin hep aynı haber sadece niteliği farklılıklar taşıyordu; kim kitlesine ne yedirirse manşetlerde; bıktığımı biliyorum, hala çok kızdığıma şaşırıyorum ki insanım nihayetinde; ki bir kısım kitlede Üzmez pişkinliği varsa, elden ne gelir; gelir de elin suçu değil. Saçma bu hayat be bilog. Tuhaf olan ise “vapurlar filan”, sabahtan beri konuşmadığımı hatırlayıp, sesimi mi kaybettim yahut konuşmam gerektiğinde ya sesim çıkmazsa telaşından kendi kendime bağırdığımı bilirim ben, hava nasıl soğuk, ağzımdan, burnumdan buharlar tüterken, elimi ovuşturmanın yalnızlığı oturduğum buz tabureden, nasıl yalnızlık hissi siniyor şimdi; sabah olmamış oysa şehirde, insanlar sabahmış gibi yapıyorlar, Üsküdar dan Beşiktaş a yalpalanırken, nasıl donduğumu bir ben biliyorum, bir de karşımda, acınası gözlerle üzerime basa basa bakan nur topu oğlan; acıtıyor bu gri hava etimi.


Şimdi sen;

kahvelerimin yıldızı


Nasıl sarsıcı

Rab;

Nasıl hisler büyüttüm içimde

Derinde;

Ta şuralarımda

Öyle ki

sen bile bilmek istemezsin.

Ki sen her şeyi bilendin değil mi?

Nasıl katlanıyorsun, içimdeki

yankılara.

ve milyonlarca çığlığa



Ah! Sevgilim; gidişin atlılar nalı; vardığında soluk, soluğa hancı. Şimdi yakıp, uzatsan bir sigara; gülüşsek kamyonculara, en temiz halimizle... Sevgilim dediğime bakma, cümle gelişini karşılamak niyet, yoksa senin dışında bütün iyeliklerim.


Yukarı adımlıyorum şimdi merdivenleri, karşımda soluk soluğa bir kedi; nasıl naif; nasıl uysal bir at yavrusu sanki;

tay.

Hiç yorum yok: