10.11.2008

Sayın Can Dundar,

Ben Bilkent Universitesi Bilgisayar Muhendisliği bolumunde yuksek lisans
yapmakta olan bir oğrenciyim. Adım Ateş Akaydın.

Ataturk ille ilgili yaptığınız belgeseli uzulerek soyluyorum hic
beğenmedim. Ozetle belgeselde rahatsiz oldugum konular şunlar:

Oncelikle, Vahdettin'in Ataturku bilinci olarak vatani kurtarmasi icin
Samsun'a gonderdiği konusundaki iddia halen tartışılan,temelsiz ve acık
soyleyim Fethullah taraftarları ve Osmanli sevdalilari tarafindan sIklikla
dile getirilen bir goruştur. Boyle bir konuya belgeselinizin son derece
taraflı yaklaşması kanimca cok uzucudur. Bilakis Vahdettin Ataturk icin
tutuklama ve idam karari cıkartılmasına on ayak olmuş biridir.

Ikinci olarak, Mustafa Kemal'i Ataturk yapan ve en buyuk savaşlardan biri
Canakkale savaşına son derece az yer verilirken, Ataturk'un ozel hayatina,
ozellikle Madame Corinne'e yazdiği mektuplara gereksiz derecede cok yer
verilmistir.

Belgeselinizde Ataturk'un yuksek idealleri ve amaclari etrafinda
sekillenmek yerine, Ataturk'un aldigi - ve kanimca alinmasi Cumhuriyetimiz
icin hayati zorunluluk teskil eden - kimi kararları Ataturk'un kişiliğine
zarar verecek şekilde kullanmanız kabul edilemez. Ozellikle Ataturk'un
Ankara Meclisinin acılması sırasında takiyye yaptiğini ima eder şekildeki
aciklamalariniz, Ataturk;un Lenin kozunu oynadiğini dile getirirken
ustune vura vura ;musluman ve komunist yoldaşlarım; şeklinde
ifadelerin gectiği gazete kupurlerine ozellikle yer vermeniz, uslup
acisindan cok uzucudur ve kullandiginiz ifadeler de Ataturk'umuzu dinsiz
bir komunist gibi gostermektedir. Bu olaylar ile ilgili gercekler,
maksatlar ve yontemler ayirt edilebilir şekilde ve duzgun bir uslup ile
sunulabilirdi ama siz bundan gordugum kadariyla kacinmissiniz.

Ataturk'un not defterindeki, kendisinin iktidara gelmesi halinde bir darbe
ile ve zorla sistemi baştan aşagıya değiştirecegi konusundaki ifadelerin
pek cok kere vurgulanmiş olmasi,Terakkiperve r Cumhuriyet Fırkasının
liderleri ve silah arkadasları nı idama gondermiş olması ya da onları
bastırmış olması, Mussolini'nin ressamina bir portresini yaptırmıs
olmasına ve ressamin yorumlarina ozellikle yer verilmesi ve Avrupada kimi
gazeteler tarafından bir diktator olarak nitelendirilmesine ozellikle yer
verilmis olması bence Ataturk'un kişiliğine hakarettir. Yine ayni
donemdeki gazeteler Ataturk'un dunya tarihinde bin yilda bir gorulen bir
dahi oldugunu beyan etmektedir. Ve sizin calismaniz, Ataturk'un butun
dunyanin kabul ettigi bir dahi ve gercek bir lider oldugunu adeta saklamak
ister bicimde secilmis gazete kupurleriyle doludur. Bunlar Ataturkumuzu
sanki bir diktator gibi gostermektedir! Size soruyorum sayin Dundar siz
Şeriatla ve Faşizmle yonetilen bir ulkede Cumhuriyeti getirmeyi başaran,
kadınları sosyal hayata katan, nerdeyse hic okuma yazma bilmeyen bir halkı
10 sene gibi kısa bir surede okuma yazma bilir hale getiren kac tane
diktator gordunuz? Medeniyet icin gerekli yol ve yordamları lutfen
diktatorlukle karistirmayiniz. Siz Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının
irticai faliyetlerinden bahsettiniz mi? Kubilay olayindan ve Ataturke
gonlunu vermis diger kemalistlerden bahsettiniz mi? Gercekten bir
diktatorluk ve faşizm ornegi gormek istiyorsaniz lutfen bir İran'a bakin
bir Misir'a bakin, Afganistan'a, Pakistan'a bakin. Ve hatta hatta
ozellikle AKP iktidariyla birlikte son donem Turkiye'sine bakin.

Hele hele Turkiyemizde Ergenekon gibi eşi kara carşaflı ve kendisi imam
hatipli olan ve adı yolsuzluklara bulaşmış bir savcının yonettiği bir dava
varken, Ataturkcu dusunce derneginin uyeleri, profesorler, emekli
komutanlar, Cumhuriyet gazetesi yazarlari, Cumhuriyet mitinglerini
organize edenler, Cumhuriyetle yaşit olan insanlar ve halkin
bilinclenmesine gercekten yardım eden insanlar haklarindaki suclama bile
netlik kazanmadan ve onlara bildirilmeden tutuklanirken, ceza evlerinde
olume terkedilirken ve DARBECILIKLE suclanirken, sizin cikip da Ataturk'e
DARBECI demeniz igrenc ve acıklı bir benzetme olsa gerek!

Turkiye'nin her gun PKK teroru yuzunden sehit verdigi gunumuzde, ulke ic
savaşın ve bolunmenin eşiğine gelmişken, o kadar sacmalıkla doldurdugunuz
belgeselinizin arasında sanki cok gerek varmiş gibi 'Ataturk de Kurtlere
Ozerklik verilmesi ile ilgili konusmustu' gibi ifadeler kullaniyor olmaniz
yangina benzinle gitmek demek degil de nedir sayin Dundar? Sizin
belgeseliniz vizyona girdigi sırada farkındamısınız ki mecliste DTPliler
guzelim ulkemi 25 parcaya bolebilmek icin uğraşmaktaydı?

Ataturk'un gunde bir şişe raki bitiren, sarhoş ve yalniz bir adam olarak
nitelenmiş olması ve devletin onemli meselelerinin tartisildigi ve
Cumhuriyetin coşkusunun yaşandığı Ataturk'un sofrasinin bayagi ve sıkıcı
olarak gosterilmesi de ayrı bir konu...

Sayin Sureyya Ciliv'in ve Turkcell'in sponsorlugunuzu yapmaktan vazgecmiş
olmasına şaşmamak gerek. Zaten bu karar bile nasil bir manzara ile
karşilaşacagimizi işin en başindan haber vermişti. Zaten size olsa olsa
'Bizim Universitemizde Ataturku bile eleştirebilirsiniz' diyen vakıf
universiteleri sponsor olabilirdi ve oldu.

Sonuc olarak ben bu belgeseli izledikten sonra sizi gercekten cok
ayipladim. Siz benim eskiden tanidiğim Can Dundar olmaktan cıkmışsınız. Bu
yapim kanimca sadece iki maksatla yapilmiş olabilir diye dusunuyorum. Ya
siz Cumhuriyet'in ve Kemalizm'in ilkelerine ters dusup
fethullahcilarin, yobazların ve boluculerin ekmegine yag surer bir hale
geldiniz ya da entellektuel anlamda Turkiye'de vatan sevdasini, Ataturk
sevdasini yitirmis kimi sanatcilar ve yazarlar gibi doğru bilinen ve kabul
edilen degerlere radikal ve uygunsuz bir şekilde ters duşuyor olmanin
sanat olduğunu dusunmeye başladiniz. Şahsen ben Turkiyenin ikinci bir
Orhan Pamuk'a ihtiyacı olduğunu duşunmuyorum.

Şayet size Ataturk'umuze diktator diyen O Avrupadan ya da O Amerikadan
birkac ay icinde 'Mustafa' dan oturu oduller yağmaya başlarsa lutfen bu
dediklerimi hatirlayiniz ve ozellikle Şevket Sureyya Aydemir'in 'Tek
Adam''ini Ataturk';un 'Nutuk''unu tekrar ve bu sefer anlayarak
okuyunuz ve Mustafa;ya Ataturk demeyi ogreniniz!

Vakit ayirdiginiz icin tesekkur ederim,

Ateş Akaydın

1 yorum:

Adsız dedi ki...

sevgili ateş;

ergenekon davasında içeri alınlarla atatürkün en ufak bir yakınlığı yok,tıpkı can'ın olmadığı gibi...

adına cumhuriyet denilen mitinglerde de,damgasını vuran “Ne Mutlu Türküm Diyene”, “Başka Kimlik Yok Hepimiz Türküz”, “Kahrolsun Kürt faşizmi”, “Kerkük Türktür” türünden sloganların, yine bu mitinglere büyük katkı sağlayan MHP’nin faşist söyleminden özde bir farkı var mıdır?
Bu söylemin TSK muhtırasıyla resmileştirilmesi (“Ne Mutlu Türküm Diyene anlayışına karşı çıkanlar Türkiye Cumhuriyetinin düşmanıdırlar ve öyle de kalacaklardır”!!) yeterli bir kanıt değil midir? Bu mitinglerde ifade edilen ABD karşıtlığının en temel motifini Kürt halkına karşı düşmanlığın, aşağılamanın oluşturduğunu unutmamak gerekiyor. Böylesi bir ABD karşıtlığının anti-emperyalizmle, ilerici-sol değerlerle ortak bir tarafı yoktur..
Emperyalistleşme arzusuyla yanıp tutuşan Türk mali-sermayesi, bugüne kadar, ABD’nin de beklentileriyle uyum içerisinde, Irak Kürdistanı’yla iyi ilişkiler kurmak, onun hamiliğine soyunmak arzusunda. Kimi burjuva ideologlar bu çizgiyi, Güneydeki Kürtlerle bir çeşit federatif yapı içinde kaynaşarak Türkiye’deki Kürt sorununu da yatıştırmanın mümkün olduğunu söyleyecek kadar ilerletiyorlar. Asker-sivil bürokrasi ise dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma korkusuyla, değil bu projeyi kabullenmeyi, TC’nin üniter yapısının ve ulus-devlet örgütlenmesinin tartışmaya açılmasını bile vatana ihanetle eş tutuyor. Her iki kanat da ABD ile işbirliğini güçlendirmekten yana olmasına rağmen, ABD’nin verili politikaları da tıpkı AB’ninkiler gibi, burjuvazi içindeki çatlağı Kürt sorunu temelinde derinleştirdi. Dahası basınç o denli büyüktü ki, statükocular cephesinin içerisinde de küçük çatlaklar oluşmaya başlamıştı: MİT yöneticilerinin açıklamaları, faşist Evren’in eyalet projesi, Ağar’ın beyanatları vb.