14.12.2008





Bugün on dört Aralık, günlerden Pazar, bir süreden beri ne yaptığımı hatırlamakla geçiriyorum zamanı, bazı kısırlaşmış döngüler, çarpık içsel bencilliklerim yüzünden hatırlayamadıklarımı, güncelerimi okuyarak geçiriyorum, elbette buraya yazdıklarımı değil, buraya daha yumuşak günce geçişleri diyebiliriz, bilmiyorum; bazen iyi mi yapıyorum yahut kötü mü ya da hiç düşünmeden mi hareket ediyorum.




Yahut içimde dolaşan yazma isteğimi nasıl dizginleyebilirim; sanki içimin meydanlarında toplanıp, birazdan devrim yapılacak gibi…Lakin, karışığım; bebeğim. Bunun hiçbir kimse yahut bir şeyle alakası yok. İçim aktı, gitti; ardından baktım, yeterince usluydum.




Yaşadığım an;

şu an işte.

Ötesi ya da berisi yok, berisi az önce bitirdiğimdi; ötesini kimse bilemezken, ben nasıl bilebilirim ki. Şimdi işte, geçti gitti.



Bazen hiç önemi olmayan şeyler konuşuyorum, bazen ben bunları sadece kendimle konuşuyorum, zira kafam başka şeyler düşünmesin, kurgulamasın diye; kendimi o kadar güzel kandırabiliyorum ki; hiç olmamış şeyleri, olmuş gibi yaparak fikir üretebiliyorum. Sonra konuyu tartışmaya açıyoruz, ki ben masada gidiyorum zaten, üzgünüz, hanımefendi çok yaşlıydı zaten, narkozu kaldıramadı; kaybettik.




Usulca, varlığının yanından geçip, gittim. Sadece çok hoşlanmıştım, hepsi buydu; bu kadar basitti. Neyse ki geçebildiğini çoktan öğrenmiştim. En basit halimizle soyunduğumuz onca yorgunluk zıvanadan çıkıyor gibi, zorlaştırmak adına kendimize çektirmediğimiz eziyet kalmadı...



şimdi ne istedim biliyor musun?

Güneşin alnında çamurlu toprakla, kıyafetimi pisletmeden, akşam ezanına kadar oyun oynamak.



Uzun süre ışığa bakıp, başımı başka yere çevirdiğimde, gözlerimin içinde ateş böcekleri yanıp sönüyor, bunu da kimseye söylememiştim.



Ne zamandır, Sylvia’nın güncelerini elime almamıştım. Özlemişim.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

tüm bunlar gunluk yaşantının biraz daha rahat geçirilmesi için uğraşlar/tavizler/...ancak bir bütün olarak hayata bakıldıgında bir uzaklaşma/bakakalma/unutma/... ne oldugunu unutuyor gibi miyim?
bilmiyorum...:(

... ya bizi organik domates yetıstırmek paklar bir deniz kenarı kasabasında, tut balıgını aksam da soguş patlıcan, roka (taze taze) ve rakı.... :)